Azraili Beklerken (2011) Film İncelemesi

Fransa, Almanya ve Belçika ortak yapımı olan Poulet aux Prunes , ülkemizde Azraili Beklerken adıyla gösterildi. Esasında, erikli tavuk yemeği manasına geliyor fakat filmlerin Türkiye gösterimlerini alanlar zaman zaman bu tarz sıradışı çevirilere imza atabiliyorlar.

Başrollerde Fransa’nın tanıdık ismi Mathieu Amalric ve İran’dan çıkan güzel yüz Golshifteh Farahani var. Yönetmen koltuğunda ise Persepolis filminden tanıdığımız Marjane Satrapi ve Vincent Paronnaud bulunuyor.

Nasser Ali, çok yetenekli bir keman virtüözü, dünya çapında ünlü bir sanatçı. Kemanı konuşturan, ağlatan, dinleyicilerini büyüleyen bir müzik aşığı. Enstrümanı ile arasına kimse giremiyor. Kemanını o kadar çok seviyor ki, dünya üzerindeki başka hiç bir şey o müzik aletinin yerini tutamaz Nasser Ali için. Ne karısı, ne çocukları ne ailesi. Karısı ile sallantılı ilişkisinden kaçmak için sürekli olarak kemanı ile başbaşa kalıyor Ali. Eski parlak günlerinden uzakta, islam devrimi öncesindeki İran’da, hayatına devam ediyor Nasser Ali. Derken eşiyle arasında bir tartışma çıkıyor ve eşi bir hışımla Ali’nin kemanını paramparça ediyor. Nasser Ali, kemanını özlüyor. Başka hiçbir kemandan aynı tadı alamıyor. İran ülkesinin tüm köşesini gezip Stradivarius bir keman dahi buluyor, ama olmuyor. Bunun üzerine ölmeye karar veriyor Nasser Ali ve kendisini karanlık bir odaya kapatıyor. Azraili bekliyor.

Film, karısı çok sevdiği kemanını kırınca hayata küsen, devrim öncesi İran’ın ve dünyanın en önemli keman virtüözlerinden  Nasser Ali‘nin son 8 gününü anlatıyor. Hayatını ve sevdiği kadının hatıralarını müzik ile devam ettiren Nasser Ali’nin hikayesi ile beraber, devrim öncesi İran’ı ve aile ilişkilerini de esprili bir dille izliyoruz. Filmin gerçekten sıradışı bir espri dili var. Persepolis izleyenlere aşina gelecektir bu dil. Karakterlerin yaşam örgülerindeki gelişmeler dramatik olsalar dahi yer yer esprili bir şekilde ele alınmaktalar. Bu zaman zaman izleyicinin yadırgayacağı bir hali de alabiliyor açıkçası.

Nasser Ali, sevmediği bir kadınla mutsuz bir evlilik yapmış, iki çocuğu olan, artık içine kapanmış bir müzisyen. Onun hikayesini, geçmişini, son sekiz gününü ve dünyaya vedasını izliyoruz. Ve görüyoruz ki,

——————–spoiler——————–

Aslında Nasser Ali’nin derdi keman değil. Sevdiği kadını yıllar sonra görmesi, kalbinden tekrar vurulması, karşılık alamaması ve geçmişten kalan yaranın tekrar kanamaya başlaması.

——————–spoiler——————–

Film Posteri

 

 

http://www.imdb.com/title/tt1663321/

Film, anlatımlarını sembolik bir dille yapıyor, devrim öncesi İran’daki günlük yaşama ilişkin ipuçları veriyor. Yer yer örtülü siyasi mesajlar vermekten de geri kalmıyor. İran İslam Devrimi ile ilgili bilgisi olanlar Nasser Ali’nin kardeşi Abdi’nin sahnelerinde bu durumu farkedeceklerdir.

Film muhteşem bir görüntü ve sanat yönetimine sahip. Ortaya çıkan dekorlar, sahneler bazen yapay kalsa da, özellikle iç mekan çekimleri hayranlık uyandıracak türden. Filmi sırtlayan isim Mathieu AmalricBu nedenle oyunculuklardan bahsederken onun üzerinde durmak gerekiyor. Oldukça iyi bir iş çıkarıyor kendisi her zamanki gibi. Karısı rolündeki  Maria de Medeiros yeterince itici duruyor ve o da açıkçası iyi bir iş çıkarıyor. Filmde göze batacak derecede kötü oyunculuk sergileyen bir isimden bahsetmek zor.

Azrail’i Beklerken, kırık bir kalbin hikayesini müzik ve görsellik üzerinden izleyiciye ulaştıran, arka planında devrim öncesi İran’ın olduğu, kaliteli bir film. Yer yer sürreal sahneler içeriyor, izleyiciyi şaşırtıyor ve esprileri bazen cidden absürd olabiliyor. Fakat sabırla sonunu getirdiğinizde, Nasser Ali’nin kırık kalbi sizin de boğanızı düğümlüyor.

Filmin IMDB sayfası burada

Benim notum 8.5/10

You may also like...